Karapapaklar esas olarak Karakoyunlu devletinden olup Türklerin Oğuz boyundan gelmektedir.
93 Harbi olarak tarihe geçen Osmanlı-Rus Savaşı (1877-78)sırasında Kafkasya’daki Müslümanlar Osmanlı’ya yardım etmektedir. Ancak Osmanlı giriştiği savaşta istediği sonucu elde edemeyince buradaki Müslümanları koruyup kollamada başarılı olamaz. Hatta bölgeden Anadolu’ya ciddi bir de göç başlar. Bu durumu fırsat bilen ve Rusların yanında yer alan Ermeniler Anadolu’da başlattıkları katliamları buradaki güçsüz ve sahipsiz Müslümanların üzerine yoğunlaştırdı. Özellikle Ahıska Türkleri Ermenilerin bu katliamında büyük yaralar aldı.
Tehcir kararının alındığı 24 Nisan 1915’ten yaklaşık 9 yıl önce Ermenilerin yaptığı bu katliamlar karşısında Osmanlı Devleti, içinde bulunduğu ağır durumdan dolayı müdahale edemez. Rusların desteğiyle 1890 tarihinde Tiflis’te kurulan Ermeni Taşnak silahlı grupları tarafından yapılan katliamlar karşısında Sultan 2. Abdülhamid bizatihi devreye girer. Abdülhamid, Rus hükümeti ile bağlantıya geçip buradaki Müslümanların can ve mal güvenliğinin sağlanmasını ister. Sultanın bu isteği kabul görmez. Fakat Ermenilerin şiddetlenerek süren katliamları karşında durmadan saraydan yardım istenir.
Katliam yapıldığına dair resmi bilgiler Petersburg Sefareti’nin gönderdiği mektupta saklı. Sefaret 14-15 Mart 1906 tarihli mektubu direkt olarak sultanının makamına gönderir. Yeni tespit edilen mektupta Ermenilerin bölgedeki Müslüman halka yönelik katliamlar karşısında saraydan acil yardım istedikleri anlaşılıyor. Mektup üzerine, Yıldız Sarayı başkatibi imzasıyla dışişlerine bir irade gönderilerek konunun çözülmesi istenir. Ancak daha önceki girişimler gibi bu da sonuçsuz kalır.
93 harbi sonrasında Ermenilerin soykırım yapmaya başladığı haberlerİ Osmanlıya ulaşır ulaşmaz ; Osmanlı Padişahı tarafından derhal ferman yayınlanarak, ermeni soykırımından kurtarmak için bütün Türk boylarına olduğu gibi Karapapakların da Osmanlı Topraklarında diledikleri yere yerleşme özgürlüğü olduğunun bildirilmesi üzerine; Karabağ-Şirvan bölgesi Gölkent Kasabasından göç eden atalarımız; Amasya yöresini istedikleri için 1876 tarihinde, şimdiki Kıranbaşalan köyü mevkiindeki yaylaya, Osmanlı Devleti tarafından yerleştirilmiştir. (Kapaklı yolu üzerinde) yaklaşık 7-8 yıl kadar buradaki yaylada yaşamışlar ve hayvancılıkla uğraşmışlardır.(Halen Kıranbaşalan Köyünde, Ayrancı Köyü halkına ait 2000 Dönüm arazisi vardır)
ilerleyen zamanlarda, bir ağaya ait olduğu söylenen (şimdiki ayrancı köyü) köy yerleşim yerini ve belirli miktardaki araziyi, köyümüzden 25 aile birleşerek satın almışlar ve yayladan inerek Ayrancı Köyünü kurmuşlardır.
1914-1918 yıllarında Çanakkale ve Kurtuluş savaşına katılan her Türk evladı gibi kahraman dedelerimizde savaşa katılmış, dedelerimizin bir çoğu Çanakkale ve Kurtuluş savaşında şehit düşmüştür. Düşmana çanakkale geçilmez diyerek, vatanımız olacak ve yeni kurulan Türkiyenin kanla alınan tapusuna bizim dedelerimizin de kanı akmıştır. Köydeki eli silah tutan bütün erkekler Çanakkale ve kurtuluş savaşına katılmış, sadece kadınlar ve çocuklar köyde kalmışlar. Bir çok köylümüz, büyük dedilerimiz savaştan dönmeyerek şehitlik mertebesine ulaşmışlardır. Çanakkale Şehitliğinde yatan Halil İbrahim DOĞAN şehitlerimizden sadece birisidir.
Savaştan sonra başlayan ekonomik bunalım ve savaştan dönmeyen, şehit olan dedelerimizin bıraktığı kadın ve küçük çocuklar çok büyük sıkıntılar çekmişlerdir. Öyleki kimi analar iki üç yaşındaki çocukları ile yapayalnız kalmışlar. Bütün bunlara rağmen köyümüzdeki birlik ve beraberlik onları ayakta tutmaya yetmiştir.
Köyümüz 55 hanelik 350 kişilik nüfusu, güçlü ekonomisi ve yetiştirdiği devlet adamları ile Amasya İli Suluova İlçesinde bugünkü yerini almıştır.
Öz Türkçemiz ;
Türk Dili bugün, Doğuda Pasifik Okyanusundan, Batıda Baltık Denizi kıyılarına, Kuzeyde Kuzey Buz Denizinden Güneyde Baysa Körfezi kıyılarını kadar uzanan coğrafi alanda konuşulmuş ve konuşulmaktadır.
XI. yüzyıla kadar ortak bir yazı diline sahip olan Türk Dili, siyasi birliğin kaybedilmesi ve Türk topraklarının parçalanması nedeniyle eski birliğini kaybetmiş ve bunun yerine bölgesel özelliklerin yazıya yansıdığı tarihi lehçeler gelişmiştir. Tarihi lehçelerde ve bugünkü Türk dili ve lehçeleri arasındaki dil farklılığı genelde ses bilgisi düzeyindedir. Örneğin Költigin (732) ve Bilge Kağan (735) yazıtlarında birinci kişi men iken Tunyukun Yazıtlarında (720-725) ben biçimindedir. Orta Türkçe döneminin temel eseri olan Divanü Lügati"t Türk'te Kaşgarlı Mahmut Türk lehçeleri arasındaki farklılıklara değinmiştir.
Türk dili, bugün yedi bağımsız Türk Cumhuriyetinde (Türkiye, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan) Türkiye, Azerbaycan, Türkmen, Özbek, Kazak ve Kırgız Türkçesi adları altında devlet dili olarak kullanılmakdadır.
1995 yılı verilerine göre Türklerin Dünyadaki toplan sayısı 190 milyondur. Türk dili, konuşanlarının sayısı bakımından Çince, İngilizce, İspanyolca ve Hintçenin ardından beşinci sırada yer almaktadır. Öz Türkçemizden bazı kelimeler;
aparmak: götürmek çalkama: ayran aybecer: çirkin bala: yavru balaca: küçük basırmah: toprağa gömmek kömüş: manda cırılmah: yırtılmak cırıh: yırtık cırtdan: cin gibi çalası: yoğurt mayası çalma: kadınların alınlarına bağladıkları ince eşarp çalhama : ayran çiyit: çekirdek çömçe: kepçe dal: arka dulda: gölge demkeş: semaverin üstünde demliğin konulduğu yer dıydıh: şımarık dilbaz: güzel konuşan dolça: maşrapa döş: göğüs, sine döşeh: yatak düyü: pirinç dünen: dün emi: amca eppeh: ekmek gıyvat: dedikodu gonah: misafir göresimek: özlemek göyçeh: güzel göğermek: yeşillenmek gudih: köpek yavrusu guymah: un, yağ ve şekerle yapılan bir yemek hamsı: hepsi hansı: hangisi harda: nerede haylamak: hızlandırmak hayana: nereye herremeh: dolaştırmak herrenmeh: dolaşmak hörre: un çorbası kirimeh: susmak otah: misafir odası öy: ev peşkir: havlu piloy: pilav pişih: kedi toy:düğün
Kaynaklar
- paul.van.dyk.tr
- nihalatsiz.org
- ulkeler.net
- turan.tc
-aksiyon.com.tr.
-A.Ü. Türk Dili Kitabı
Bu siteyi hazırlamamızdaki esas amaçlarımızdan birisi de: farklı kültürlere saygı duyulması gerektiğini savunarak, kendi kültürümüzün tanıtımını yapıp onu yaşatmaktır. Bunu yaparken de tüm köy kucaklanmaya çalışılmıştır. Çabalarımız eskiden olduğu gibi bütün köy halkını kardeş yapmaktır.